19 Aralık 2011 Pazartesi

Kaplumbağalar da Uçar

İzlerken bile paramparça olduğumuz filmlerin sahnelerini, suflelerini ezberleyerek değil, zorunda oldukları için yaşayarak tecrübe eden cesur dev çocuklar var. 
İnsanların arasına ayrık otu gibi konuvermiş sınır diplerinde, her yanı kapalı bir kutuda, ufacık deliklerden soluk almaya çalışan yine de dimdik ayakta.
Senaristlerin de hayal gücünün ötesinde kapkaranlık senaryolarda kabullenmişliğinden zoraki olgun çocuklar.
Uçamayacağını bilse de, uçamayışına isyanından yürekleri alev alev yanan.. Eninde sonunda kendi imkansızlıklarının denizinde ömrünü tamamlayan. Güçsüzlüğünden değil, aksine bunu yaşamak istemediğini bildiğinden cesurca ölüme atlayan..
Kaplumbağalar da uçar, imkansıza doğmuş çocukların anormal bir hayatı inadına normalize etmeye çalışırken nasıl çaresizlikle çırpındıklarının dehşet verici bir yansıması. Kurşunlardan kolyelerin bile beş dinara satıldığı ama çocukların mayın tarlalarında her saniye azraille göğüs göğüse dövüşecek kadar ucuz olduğu diyarlar. Aslında dünya üzerinde aynılığından acı veren pek çok yerden biri
Bu çocuklardan sadece biri gözlerimize baksa ve 'neden' diye sorsa boğazındaki yumruya rağmen yanıt verebilecek birileri çıkar mı içimizden?

Başkalarının Hikayesi mi O Sahiden?

Ben'den uzaklaşmanın en kolay yoludur başkaları. Bazen söyleyemediklerimizi dile getirmenin yoludur, bazen kendimize suçlamaların en gaddar savcısı.
Başkaları Ben'in varolma sebebidir çokları için. Kendi yargı sistemini kurgulamama kolaylığı sağlar insana, kolaya kaçışın en kolay halidir sadece. Başkaları olduğu sürece kendi gözlerine pek iş kalmaz, onlar olur gözün, onlar olur vicdanın.
Başkalarının ayak izlerine basa basa ilerlediğin sürece, Ben olma çabasına hiç gerek kalmaz. Sıradan bir akıntının sıradan bir parçası olur sürüklenirsin denize varacağını umduğun bir şekliyle.
Oysa ki denize varan yollar çığ tehlikesi olan tepelerle, çıplak ayak yürünen taşlı uçurumlardan geçer.
Başkalarının Ben yanılsaması denizden hep uzaklaştırır seni.
Bunu farkedince iyice televizyona verirsin kendini. Bu kez ben iyice kaybolur, sadece başkalarının hayatları kalır. Evlenir bu başkaları, kavga eder, hata yapar, küfreder. Ben'siz bir göz olursun sen, Ben'siz bir kulak. Sadece seyredersin. Bu kez ne deniz umudu var ne de suçlama ihtiyacı.