23 Aralık 2011 Cuma

İlk İz'inden Farklılaşmaya Başladı Şimdilerde Dokunduklarındaki Yerin

Omzumuzda fotoğraf makineleriyle ilerliyoruz Beyoğlu'ndan Galata'ya inen yokuşta. Etrafımızda renk cümbüşü dükkanlar ben niye bir enstrüman çalmıyorum diye hayıflanıyor olabilirim sen gülümsüyorsun sadece. Sevdiğin anlar kaybolmasın diye zamana inadından fotoğraflar çekiyorsun ama bunu öyle bir huzurla yapıyorsun ki, sanırsın inadından geriye bir toz zerreciği bile kalmamış. Seni seyretmek o kadar hoşuma gidiyor ki, sen bana bakarken ben bedenimi sana bırakıp yukarılara doğru çıkıyorum biraz, seni her açıdan görebilmek ve hatta sana Galata'yı da dahil edebilmek için. Sen bir yandan bana masallar anlatıyorsun... Kendi gözlüklerim bedenimde kalmış olsa gerek, masalları ben anlatıyormuş gibi dinliyorum. Neden sonra farkediyorum anlattığın masallarda hep aradıkların, kabuklanmamış yaraların var. İnatçı tavrını takınıyorsun bir ara yine ama ben anlıyorum arkasındaki kırgınlığın nedenini. Sen masalının gerçekle imtihanından çok yoruldun. Kaçalım kanka diyordun, niye gitmiyoruz ki - Venedik'e gidelim, San Marco Meydanı'ndayken çok mutlu oluyorum ben. Gidelim diyorum. Bir tarih koymuyoruz, o an sadece sen mutlu ol istiyorum. Bir an eskiye gidiyorum hatta sanırım bizim en eskimize, o tiyatro sahnesine. Düşünüyorum ama benim için o zaman ki sen'i pek hatırlayamıyorum, tek hatırlayabildiğim korunaklı kalma çaban. Yanına iniyorum sonra yürümeye devam ediyoruz.
Bu sefer hayallerini anlatıyorsun, dinlerken seni fonda günışığından parlarken hayal ediyorum bende. Yorulduğunu biliyorum ya günışığını bilerek koydum oraya. Sıkışınca metaforlara sığındığımı itiraf ettim bu arada. Gerçeği yavan kelimelerle anlatınca iyice yetişkin hissetmeyelim diye. 
Aynı anda herşey olmaktan öte giderek daha çok sıfata sahip olmak zorunda kalmak yordu belki seni. İlk iz'inden farklılaşmaya başladı şimdilerde dokunduklarındaki yerin. Korkuyorsun bunu gördükçe oysa korkun küçüklüğünden. Sadece değişiyorsun sende diğer herkes ve herşey gibi. Değişirken sevdiğin aynılarını almana izin var aslında. Sadece yüklerinden kurtul diye yaşadığın bu zorluk. Farkettiğin anda rahatlayacaksın sende. Çünkü yarın da değişimin bir parçası ve bugünle değerlendirilemeyecek kadar geç. Bugün korkuyorsun bilmediğinden ama yarın korkunu unutup bir parçası olacaksın onun. Sen sadece sevdiğin aynılara özen göster bırak gerisi akıp gitsin ellerinden direnme. 
Zamanı ilk kez yıllara bölüp, biri eskidikçe diğerinin yeni olmasını sağlayan insanın amacı neydi sence hiç düşündün mü? Bir yeni yıl kavramı yaratıp metaforlaştırmaya neden gerek duymuş biri? O da senin gibi yorgunmuş çünkü,  kendine en değerlisinden bir hediye yapmış. Yepyeni ve pırıl pırıl kocaman bir umut ışığı armağan etmek istemiş kendine. Aynısını senin de yapacağın gibi. Evet belki gözünü açıp kapatıncaya kadar masal olmayacak dünyan ama sen yine de bunu umut edeceksin, her zaman ki gibi inatlaşacaksın zamanla. Aynen yapman gerektiği gibi. İyiliklerin seninle olacağına dair inancını hiç kaybetmeyeceksin çünkü şimdiye kadar farketmesen de inancını yitirirsen beni de kaybedeceksin. Çünkü inancını kaybedersen yol bitecek ve yol arkadaşın rolünden kovulacak. Çok zorlanırsan buna sosyal sorumluluk projesi der geçersin.
Şimdi masalını hayal et ve zihnindeki ilk anın fotoğrafını çek. Sonra onu senden alıp, tozlu pantalonumun cebine koyacağım. Her tökezleyişinde önüne koyacağım.  Böylece yol da, rol de bitmeyecek.

(Fon: Energy Flow, Ryuichi Sakamoto)