Euripides yaşadığı toplumla çatışma
içinde olan, toplumdaki sosyal yaşamın çelişkilerini çok iyi gözlemlemiş
gerçekçi bir yazar. Hatta bu eserini yazarken mitolojideki Medea gerçeğinden de
bazı noktalarda sapmalarda bulunmuş. Bunu yapmasının nedeni gerçeği kendi
gözlerinden aktarmak için miti sadece bir malzeme olarak kullanmış olması
olmalı.
Medea bir özelliğiyle Antik Yunan
Tragedyalarından ayrılıyor. Tragedyalarda genelde ortalamanın üzerinde
karakterler konu edilmesine rağmen, bu metinde kölelerin/hizmetçilerin oldukça
aktif bir şekilde konuşturulduklarını görüyoruz. Kaderi değiştiremeyecek
olsalar da her ikisi de en başından Iason’u haksız buluyor ve endişelerini dile
getirmekten çekinmiyor.
Medea hırslı bir kadın; hırsları
sayesinde kocasının başarılı olmasını sağlıyor ama işlediği suçların nedeni de
hırs yine. Iason onun kocası olduğu sürece zararsız olmasına rağmen,
aldatılmasından sonra tekrar gün ışığına çıkan hırsları kendi çocuklarının dahi
hayatına mal oluyor.
Eser Euripides’in kadının pozisyonuna
ışık tutması itibariyle de ilgi çekici. Ona feminist bir yazar diyemeyiz belki
çünkü Medea’ya en başında sempati kazandırıyorken sonradan bencil ve kötü bir
kadın olarak algılanmasını engellemiyor ama toplumun kadına bakışındaki
adaletsizlikleri ve körlükleri net bir şekilde göstermeye çalıştığına da şüphe
yok. Medea sadece Antik Yunan’da kadının pozisyonunu göstermesi açısından
değil, aslında Endüstrileşme öncesi dönemin tamamına dair fikir sağlaması
açısından da incelenebilir. Kadına dair yansıttığı hususlardan birkaçı; kadının evlendikten sonra kocasına ait
olması ve kendi yurdunu terketmesi yine bu nedenle yeni katıldığı toplumda bir
yabancı olması, sosyal alanda kocası gibi gezme, dolaşma hakkının olmayışı evde
oturmasının beklenmesi vs. Medea aslında bu tür problemleri olan tüm kadınların
simgesi. Sürgüne gönderilmesine de bu gözle bakmak gerekir.
Evlendikten sonra aidiyeti babasından
kocasına geçen ve bulunduğu ortama sonradan geldiği için yabancı olan kadın,
sürgüne gönderilince daha da aidiyetsiz, kimsesiz ve korumasız kalıyor yani iki
katı cezalandırılıyor. Metinden anlaşıldığı kadarıyla halkı –Yunanlılara gore
diğer tüm halklar gibi belki-barbar bulunuyor ancak barbarlığı Yunan bir kocası
olması sebebiyle görünür değil, ancak sürgün kararından sonra yeniden barbar
olarak anılmaya başlanacak. Barbar olan ötekileştirilmiş, barbar batıl ve
yabani kabul ediliyor, oysa Yunanlılar kendilerini rasyonel ve gelişmiş kabul
ediyor. Ama Medea zaten etrafındakilerden daha zeki bir kadın olduğu için
Barbar olmasa da öteki olmaya mecbur. Bunu şu sözlerinden anlayabiliyoruz; ‘Ne geçiyor eline zeki olunca? Boş
veriyorsun kendi işlerine; bütün yurttaşların nefret ediyorlar senden. Aptallar
da cahil diyorlar sana ve de işe yaramaz, alışık olmadıkları bir bilgiyi
sunduğunda onlara.’
Ama sonuçta rasyonel bir insanın
yapacağı bir şey gibi grünmüyor Medea’nın yaptıkları. Euripides’in hırsın,
tutkunun ve kibirin daha iyi sorgulanabilmesi için böyle bir son tercih
ettiğini düşünüyorum.