10 Nisan 2019 Çarşamba

Ortada bir akış var sükunetle onunla akmayı öğrenmen gerekiyor

Kanamayan yara öldürür.. Yaranın kanaması bak diyedir çünkü;  gör diyedir iyileştir diyedir..Durduk yere kanamaz.

Olaylar planlamadığın gibi gittiğinde, hatta nerdeyse herşey planlamadığın gibi gittiğinde.. bu gitmeler birbirine bağlandığında.. hiçbirşeyi kontrol edemediğini hissettiğinde, korktuğunda.. hatırla; hayat senin planlarınla akmıyor.. Ortada bir akış var sükunetle onunla akmayı öğrenmen gerekiyor.. Sen akışa adım uyduramadıkça tökezliyorsun, düşüyorsun.. sen öğrenmedikçe bu ders acıtmaya devam ediyor.

İyileşmek yine senin gönlünden geçen şekilde olmayabiliyor ama iyileşmek zorundasın tökezlediğin yerden doğrulmak.. Sen bir cansın kim bilir kaç cana topraksın, susun. Sırf bir yerin acıyor diye hayata küsmek olur  mu?




13 Aralık 2016 Salı

Kanıksama-k

Herhangi bir gün, Aralık'ın 13'ü.
Yüreğim bir kaya adeta semsert bir yumru.
Yan masada bir sohbet sürüyor alabildiğine gürültülü.. Biri diyor ki uyuyamadım tüm gece, patlama sesi bizim evden bile duyuldu annemi aradım iyiyim dedim. Patlamanın olduğu yere çok yakın bir noktaya bırakmıştım bir arkadaşımı eve gelirken, onu aradım. O da iyiymiş.
Diğeri; yayın yasağı gelmeden facebook'tan gördüm kopan kolları bacakları..Sonra yasak geldi kaldırdılar hepsini.. Aaa şu şu sitede vardı görüntüler der öbürü. Sonuncu ise; yemekler geldi hadi başlayalım.
Kanıksamak diye düşündüm bir an tam olarak ne anlama geliyordu. Sözlüğe bakınca bingo dedim tam da bu! (1) pek çok yinelenmiş olması dolayısıyla artık etkilenmez olmak, aldırmamak, alışmak. (2) bıkmak, usanmak.
Acımaktan tükendik biz. Yanmaktan küle döndük. Neşe içinde söyleştiğimiz Pazar kahvaltılarını özledik, gündelik masum dedikoduların ardından hahayt diye gülüvermeyi, bulutlara bakıp güzel hayaller kurmayı, gözlerimizin içi parlayarak bu da geçer evelallah demeyi.. Geç artık be keder, düş yakamızdan. Sıkıldık senli hikayelerden. Adile Naşit masallarıyla büyüdük biz. Seni alt etmeyi de biliriz de sarsıldık be bu kadar kötülükten. Tam ayağa kalkacağız bir doz daha acı, bir doz daha keder.. Ama yok bu gidişat böyle sürmez. Hepimizin, her birimizin daha çok iyilik yapması gerekiyor  demek ki, bunun işareti bu. Çıkarsızca.. Sırf iyilik olsun diye hem de. Pek naifsin sende demesin kimse, bu duruma tek panzehir bu.
Yılmak mı asla. Ne kadar zor durumda olursan ol, senden daha zor durumda olan birileri mutlaka vardır derdi en sevdiklerimden birisi.

2 Aralık 2016 Cuma

DENEME

Uzun uğraşlardan sonra nihayet Cihangir’de bir bodrum katı bulabilmişti. Girişteki odaya yerleşti. Ev rutubetten ve pislikten kırılsa da, ev sahibi Zeynep’in köpeği her yere işese de, yine de mutluydu. Odanın kapısı için bir anahtar yaptırdı ve derhal sevişmeye başladı. Önüne geleni eve atıyordu. Hayatının en büyük deneyinde hem kobay hem de gözetmen olmayı deniyordu. A’dan Z’ye “mükemmel” bir evi, bir kadına yakışır tabir edilen kıyafetlerini ve ayıp’larını bir bavula tıkıp, bir süreliğine kilit altına almıştı. Plansızca yaşamayı, sadece ayıp bildiklerini yapmayı kafaya koymuştu. Arayışının koşullarını değiştirerek nereye varabileceğini test ediyordu. Buraya taşındığından beri 10 farklı kişiyle yatmış, 8 uzun gece geçirmişti.
Odasının kapısı çalındı. Gelen Zeynep’ti. Zeynep’te görmüş geçirmiş; kendiyle hesaplaşmasını tamamlamış bir insanın huzuru vardı. Sıcacık bir gülümsemeyle baktı ona. “Yemek yedin mi?” diye sordu. Acıkmıştı. “Hayır” dedi. Ortasına küçücük bir vazo içinde bir dal bahar çiçeği koymuş masaya oturdular. Hayatının en uzun ve en sessiz yemeğini yedi. İlk kez içindeki arayışın sesinin kesildiğini farketti. Orada o basit anda bir kumsala umarsızca uzanmanın, bir kanat hafifliğinde uçmanın tadına vardı. Herkes kadar insan, bir erkek kadar kadın, bir bebek kadar masum olduğunu anımsadı. Hayatın sadece siyah ve beyazdan ibaret olmadığını birde..