Son kez baktım çıkarken. Her zamanki gibi loştu odan, arkada kaldığından
pek ışık almıyordu ilk günden beri. Birtanecik penceresinin baktığı yer
kedilerin uğrak yeri bir apartman boşluğu.. Çift kişilik bir yatak, küçücük bir
komodinle, 3 kapılı bir dolabın anca sığdığı bu odanın, kimliğini bağırırcasına
ifşa eden kokusu yıllandı yıllar yılı, güçlendi ama asla değişmedi. Senin
çıktığının bilmem kaçıncı günü, zar zor bulduğum anahtarıyla açtığım kilitli
kapısından içeri girerken, bu kokuyla tüm mazimizi hatırlayacağımı hiç aklıma
getirmemiştim. İçeri girdim ve kapattım kapıyı arkamdan. Kapıyı kapatırken
yatakla kapı arasında sıkışmamak için ani bir hamle yapmam gerekti. Öylece
durdum ayakta, odanı seyrettim. Kokladığım geçmişe daldım bir süre.. Ta ki
kokunu hafızama kazıyana kadar. Kullanmaya kıyamadığın elma şeklinde parfümünün
şişesini aldım elime oynadım bir süre. Okuma gözlüklerinin kabını görünce
usulca bıraktım onu yerine. Pembe beyaz saplı dikdörtgen gözlüklerini aldım
elime.. camlarında parmak izlerin..Onu daha hızlı koydum geriye.. Bebekliğimi
Omo kutusuna koyma fikri nerden gelmişti aklına? Seni, elinde karton ağzı en
geniş yerinden açılmış Omo kutusuyla hayal ettim, gülümsedim.. Kendimi
koyamadım resme, hatırımdaki ben silik bir gölge.
Geri gelemeyeceğimi bilerek çıktım son kez. Asıl bir gün geri gelsem de
hiçbirşeyin aynı olmayacağını bilmek perçinledi imkansızlığımı. Diğer odalarına
da hoşçakal diyerek arkamda bıraktım senli onlarca anıyı. Senin de geri
gelemeyeceğini hatırlamak çok acıttı canımı. Ama bundan daha da çok buzdolabına
iliştirdiğin, alışveriş fişinin arkasına inci gibi bir el yazısıyla yazdığın,
diyet yemek tarifinle; hiçbir çerçeveden kendine bakmak istemeyişin gerçeği
yaktı içimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder