13 Mart 2012 Salı

Arka Sokaklar


Sokakların da birer kimlikleri var hepimiz gibi. Ana sokaklarla, ara sokaklar ve hatta arka sokaklar bile kırmızı bir tebeşirler ayrılabilir birbirinden.
Ben en çok arka sokakları severim. Arka sokaklar her zaman daha gizemli gelir bana. Aşikar değildir onlar, ifşa etmeyi sevmezler kendilerini. Özenle pişirilen köpüklü bir türk kahvesinin köpüğü alındıktan sonra geriye kalanıdırlar sanki. Sıradan görünerek gizlerler içindekileri, asla ana sokaklar kadar popüler olmasalar da, onlarsız da olmaz günün sonunda.
Korundukça kıymetlenen inci misali, beslerler içlerindeki hayatı böylece kendine has olma imkanı verirler sakinlerine çünkü gözler üzerlerinde değilken daha kolay başarır insanlar kendi gibi olmayı.
Aynı nedenle de bitmez arka sokak hikayeleri. Tıpkı dublör kullanan oyuncular gibi ilgiyi ana sokaklara bırakıp, sakinleşir ve hava alırlar adeta.
Onlar her zaman alternatiftir, asıl olmamanın verdiği özgürlükten keyfi.
Sanılanın aksine daha cafcaflıdırlar ana sokaklardan, uymaları gereken kurallar yoktur neticesinde.
Arka sokaklar her zaman daha yakındır hayata, daha yaşanılası.


Hiç yorum yok: