Hamlet, yaşama ve ölüme
dair en kapsamlı eserlerden biri olması sebebiyle sahip olduğu özel konumu
yüzyıllardan beri korumaktadır. Eser barındırdığı tema, motif&semboller
bakımından sahip olduğu derinlik itibariyle çok nitelikli ve çok yönlü uzun
değerlendirmelere konu olagelmiştir. Dersimiz kapsamında, dikkatimi çeken belli
başlı hususları sizinle paylaşmak isterim.
Öncelikle bana göre
Hamlet Shakespeare’nin süregelen yaşamla yüzleşmelerine ölümü ve hatta ölümden
sonrasını dahil ederek çıkmaya çalıştığı bir zirvedir. Yaşamlarımızın üzerine
kurulu olduğu belirsizlikler ve inançlarımız dolayısıyla içine gönüllü olarak
girdiğimiz çemberler sorgulamaların yönünü de belirlemektedir. Bu bakımdan Hamlet
babasının ölümünden sonra yaşadığı yüzleşmelere Shakespeare’in baktığı
pencereden yapılan yorumlarla cevap aramaktadır. Eyleme geçmememize kaynaklık
eden bilginin doğruluğundan nasıl emin olabiliriz? Kesinlik kavramı bilginin
doğruluğu açısından kullanılabilecek bir sıfat mıdır? Peki bir şekilde
doğruluğunu kabul ettiğimiz bir bilginin sonucu olan bir eylem bireysel olarak
hangi duygusal, etik ve/veya psikolojik faktörlerden beslenmektedir? İntikam
almak duygusal bakımdan adalet sağlıyorken, vicdani bakımdan huzur
sağlayabilecek midir? Bundan şüphe ediliyorsa eyleme geçmek rasyonel midir?
Hamlet, kendince
omuzlarındaki yükün ağırlığından kurtulmak için intiharı bile ciddiyetle
değerlendirmiş ancak dini inançları sebebiyle bunu yapamayacağına karar
vermiştir. Öyleyse yaşanan/yaşanacak olan acıların üstesinden gelmek için
girişilen mücadele insan olmanın temel gerekliliklerinden biridir. Olmak ya da
olmamanın tüm mesele olmasının ötesinde olmanın ya da olmamanın kendince
gerekliliklerinin olduğunun farkına varmakla başlar Hamlet bedenli Shakespeare
yüzleşmesi.
Cladius üzerinden
işlenen haliyle ulus, bireylerden oluşan ve bireylerden biri tarafından
yönetilen legal bir birliktelik hali olduğu için, kişinin bireysel meşruiyeti
ulusun meşruluğunu ve sağlığını da belirlemektedir.
Gertrude, Hamlet’in
kadına bakışına sağladığı kinizm dolayısıyla Ophelia’ya rahibe manastırına
kapanmasını önermektedir. Ophelia olsa dahi hiçbir kadın yaşamda dürüst ve
temiz kalamaz. Öyleyse Ophelia kendi özel ve değerli niteliklerini korumak için
çaba göstermelidir. Kadın iradesine hükmedebilen bir canlı değildir,
yönlendirmeye muhtaçtır.
Kafatası, ölümün idrak
edilme çabasının ta kendisidir. Kaçınılamaz ve anlaşılamaz bir gerçek,
katılığı&sertliği dolayısıyla esnetilemeyen bir olgudur. Hamlet’in ölümü
kabullenişini simgeler.
Cladius ve Laertes’in
kendi tuzaklarına düşmeleri birden fazla anlama gelebilir. Birincisi ilahi
adalet vardır, kişi dünya üzerinde de eylemlerinin sonuçlarından etkilenmeye
mahkumdur. İkinci olarak, kişi eyleme geçme kararını almadan önce buna
sebebiyet veren bilgini doğruluğundan kendince emin olmakla yükümlüdür.
Başkasının sözüyle alınan bir karar, kişinin kendine karşı sorumluluğunu
ortadan kaldırmaz hal böyle olunca silahını kendine doğrultmuşsun demektir.
Sonuç olarak hayat
kişinin kendi değerlendirmelerinin pusulalığında alınması gereken bir yoldur.
Değerlendirmelerin doğruluğu, kişinin değerlerine uygunluğu yolun niteliğini ve
değerini belirlemektedir. Üzerinde layığıyla durulmamış doğrular sonucunda
gerçekleştirilen eylemler bumerang misali kişinin kafasının üzerinde
bitivermekle ünlüdür; Murphy kuralları dediğimiz şeylerin temelinde de bu yok
mudur? Kimileri buna karma der, kimileri şans ya da şanssızlık, kimileri alın
yazısı der, kader der.. Hepsi aynı şeydir, ve bence hayat değerlendirmeler ve
eylemlerden oluşur gerisi teferruattır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder